Kitaplar – Kevser Ruhi

Renklerin Oyunu

Renklerin Oyunu, masumiyet yıllarının hayallerle karışarak gerçek dünyaya hazırlandığı günlere ait öykülerden oluşuyor. Renklerin Oyunu’nda yer alan öyküler insan hayatında önemli ilklerin yaşandığı yıllarda etraftaki her şeye meraklı gözlerle bakan çocukların iç dünyalarına ayna tutuyor, onlara kendilerini tanıma olanağı da veriyor.

“Yaramazlık” olarak tanımlanan bazı davranışların küçükler için eğlenceli bir öğrenme biçimi olduğu anlatılıyor kitapta. Sesler, renkler ve şekiller çocukların belleğinde hızla yeni anlamlar kazanırken çocukların yanı sıra büyükler de o anlam denizine dâhil oluyor. Yetişkinlerin fark etmekten vazgeçtiği ayrıntılardan öyküler yaratan çocuklar, hayatın içinde kendilerine ait küçük küçük dünyalar kuruyor. Okur, bazen bir düş ağacının gölgesi, bazen gövdesi ve dalları, bazen de ağacın kendisi olup doğaya karışıyor.

Renklerin Oyunu, çocuktaki merak duygusunu ayakta tutan ve bu duyguyu hiç yitirmeden akıp giden öykülerle iç içe geçmiş eğlenceli bir oyun aslında… Belki dünyamız bir daha o kadar oyunla dolu olmayacak, belki de biz oynamaktan çoktan vazgeçmiş olacağız. Bu kitap, henüz vakit varken Renklerin Oyunu’na katılmak isteyenler için…

Renkli Türkçe Sinemaskop

Renkli Türkçe Sinemaskop’da dostluk, kardeşlik, arkadaşlık, aile bağları gibi kavramların insan hayatındaki önemine vurgu yapan öyküler yer alıyor.

İçlerinde muzip çocuklar barındıran büyükleri; bir an önce büyümek isteyen küçükleri ve onların birbirleriyle yaşadıkları renkli olayları okurlarına tanıtıyor. Her okuyanın mutlaka kendini bulacağı bir atmosfer yaratarak insan ilişkilerindeki sıcaklığı bir kez daha gün ışığına çıkarıyor.

Yazlık sinemalar ve görsel hafızanın canlılığı, doğayla iç içe yaşam süren alçakgönüllü bilge kişiler ve onların hayata bakışı, emeğe saygının öne çıktığı bir değerler bütünü; “halden anlayan” eğitmen ve öğretmenlerin çocukların hayatını şekillendirmedeki önemi, arkadaşlar arasındaki dayanışmanın güzelliği; sokak aralarında top oynayan çocuklar, futbol tutkunu anneanneler ve daha bunun gibi sıradan görünüp de hayatımızda kalıcı etki yaratan imgeler Renkli Türkçe Sinemaskop’ta genç okurların seveceği bir dille anlatılıyor.

Hırs, kavga ve çekişmelerden arınmış umut ve sevgi dolu bir dünyayı okurlarına tanıtan öyküler, iyi ile kötünün arasına derin bir çizgi çekmeden son kararı okuyucuya bırakıyor. Hoşgörü kavramı, şefkat duygusu, zaman zaman da dozu çok iyi ayarlanmış bir hüzün ile genç okurlarını tanıştırıyor.

Türkçeyi sevdirmeyi amaçlayan duru ve özenli bil dil ile anlatılan öykülerdeki kahramanlar, yaşamın içinden somut olaylarla genç okurların ilgisini çekecek neşeli, renkli bir pencere açıyorlar. Hayal dünyasını genişleten ve hayallerimizin kuyruğuna uçurtma bağlayıp onları gökyüzüne uçuran öyküler bütünü: Renkli Türkçe Sinemaskop…

Saçları Deli Çoruh

“… Hani uçuruma çekilme duyumsaması olur ya içimizde, Kevser Ruhi’nin anlatımı da böyle. Evet, baş döndürücü, hatta tehlikeli ama güzel de!”

Sadık Aslankara, Cumhuriyet Kitap

“Secret Garden’ın adagiosu başladı. Sihir vardı bu müzikte sanırım. Kulaklıklardan biri bende, biri onda yürürken müziğin alıp götürdüğü dünyaya bıraktık kendimizi. Bugün bile hâlâ o ânın güzelliğine kaçıyorum sık sık… Bir dingin denizdeydim. Usul dalgalar tenimi okşuyor… Şurup tadında bir havada, denizin bin bir nazla kıyıya çarpıp istemeye istemeye geri çekilmesi.”

“…Biz, kadına güzel sözler etmeyi adamlığımız için bir kusur, bir eksiklik bildik. Büyük yanlışmış! Nedametim dağlar kadar. Yaşlanmak, doğru bildiklerimin ne kadar yanlış olduğunu öğretti. Gittiğinden beri dünyanın en yaşlı adamı benim…”

“…Yakınlarımızın acılı günlerini aylar, yıllar sonra duyardık biz… Bir akrabanın evlendiğini yine yol yorgunu zarfların içinden çıkan aksanlı Türkçeyle yazılmış mektuplardan öğrenirdik… Sözcükler Slav terbiyesinden geçmiş Latin harflerinin Gürcüceyle Türkçe arasında kararsız gidiş gelişlerini yansıtırdı…”

“Saçları Deli Çoruh”, kurda kuşa sökmeyen sınır çizgilerinin acımasız bir yasağa, sevdanın sınırı geçtikten sonra kedere dönüştüğü “karşı yaka” da hasret çeken insanların, acının, sevincin, mutluluğun, düğün ve cenazenin, ayrılığın ve kavuşmanın iç içe geçtiği hikâyeler…

İlk kitabı “Kehribar Kadınlar”la özgün bir öykücü olduğunu kanıtlayan ve ödül kazanan Kevser Ruhi, “Saçları Deli Çoruh”ta da zengin dili, imgeleri ve öyküde yarattığı atmosferle, doğa ve insan betimlemeleriyle başarısını sürdürüyor.

Kehribar Kadınlar

Kartal bakışlı delikanlılar doru atlar sırtında rüzgârla yarıştı. Suna boylu kızlar billur sesleriyle türkülere girdiler. Sonra kadınlar; ömürleri kehribar kadınlar, yürekleri yakut, gülüşleri inci kadınlar. Onlar Dilamze’ydi, Gulnara’ydı, Hatuna’ydı, Setenay’dı, Asya’ydı… “Sahiden yaşadılar mı?” sorusu çınarın dallarına asılı kaldı.

Kevser Ruhi’nin öykülerinde, gerçek hayatın, yaşanmışlıkların izi sürülüyor. Sıradan hayatların içlerine yapılan yolculuklar, hemen her insanın kendi derinliğindeki şaşırtıcı uçurumlara taşıyor bizi. Kahramanların sıradanlığıyla, taşıdıkları özlemleri arasındaki çelişkiler, her hayatın görülenin ötesinde, başka bir hayatla sürdüğünü gösteriyor. Dili ince, nazik. Yalın ve ironik. Korkusuz ve sadece kendisi. Bir öykücü de çok az rastlanan büyüleyici bir dil.”

Aydın Şimşek